Biz eşimle birlikte bu sezon başında (yani ekim oluyor :) ) İsmek‘in Osmanlıca kursuna başladık. Şu sıralar Osmanlıca adını sıkça duyuyoruz. Nedeni Liselerde seçmeli ders olarak sunulması.Size kursta öğrendiklerimden biraz bahsetmek istiyorum, belki Osmanlıca’ya bu denli karamsar ve önyargılı olanların fikirleri biraz yumuşar.
Bizim Osmanlıca sevdamız nereden geliyor?
Gezmeyi seven bir çiftiz malum :) Gezdiğimiz tarihi yerlerdeki çeşme, tabela, mezar taşı vb. gibi şeylerdeki yazıları görüp okuyamayınca bir şeylerin eksik olduğunu farkettik. Çok değil, bundan 86 yıl önceki kitapları, dergileri, tabelaları okuyamaz haldeydik. Onun yanında ingilizce kelimeleri ezberlemiş, hatta farkında olmadan günlük hayatımızda kullanmaya başlamıştık. (bkz. cool olmak, like vermek..)
İtiraf etmeliyim ki kursa başlamadan önce Osmanlıca benim için Çince ve Japonca’dan farksızdı. Harfleri tanıyor, ama bir araya gelince nasıl okunduğunu bilmiyordum. Biraz tembel bir öğrenci olarak ilk 2 dersi kaçırmış olsam da devam ettiğim dersler boyunca (sanırım 7 hafta oldu) en azından okumayı sökebildim. Daha çok iyi olduğum da söylenemez.
Osmanlıca benim ufkumu açtı. Nasıl? diyeceksiniz. Kelime ve dil bilgisi kuralları olsun, bir kelimeyi okurken ve düşünürken köküne inmek konusunda olsun konuşurken ve yazarken derin düşünmek gerektiğini öğretti. Bazıları harflerin arapça olmasından dolayı arapça öğrendiğimizi sanıyor. Hayır, arapça hiç bir şey öğrenmedik. Osmanlıca bir yazım dilidir. Konuşurken Türkçe kelimeler çıkar ağzınızdan. Ama yazılışı Arap harfleriyle yazılır.
Geçtiğimiz Cumartesi günü de Osmanlıca hocamız bizi Sultanahmet’e mezar taşlarını okumaya götürdü. Bizim için oldukça ilginç bir deneyim oldu. Eski mezar taşlarını okumanın yanı sıra taşların değişik özelliklerini keşfettik.
Mesela bu mezar taşı bir kaptana ait olduğu için bu şekilde. Başlarındaki fes ya da kavuklar da hangi döneme ait oldukları hakkında ip uçları veriyor.
Bu mezar da bir paşa oğlu kendisi de paşa olan birine ait..
Bu taşta yine çok heybetli..
Üzerinde çiçek deseni olan mezarlar bayanlara ait. Süleymaniye Camii bahçesindeki mezarlıkta bir yanda erkekler bir yanda kadınlar mezarlığı vardı. Hatta bir karı koca paralel olarak gömülmüştü. Karşı karşıya. Diğer bir dikkatimi çeken hususta üzerinde kırık gül olan mezar taşıydı. Orada yatan kişi bir hastalıktan vefat etmişti. Kırık gül o yüzdendi..
Bu mezar taşları da çok uzun olduğu için dikkatimi çekti..
Bu da bir çocuğa ait mezar taşları. Eskiden mezar taşları hem baş ucunda hem de ayak ucunda bulunurmuş.
İnternette şöyle bir görsel buldum. Mezar taşlarının anatomisini anlatıyor. Şu yazıda da açıklamaları mevcut.
Velhasıl.. Osmanlıca sadece bir dil değil, bir yaşam tarzı, bir düşünce bütünlüğüdür.. Şimdi kullandığımız kelimeler ile halimizi anlatmaya bile gücümüz yetmiyor. Oysa ki Osmanlı’da ne şiirler yazılmış, ne şairler çıkmış… Biz ise şuan ancak uzaktan seyrediyoruz..
Meraklıları için İsmek Osmanlı Türkçesi kursuna cumartesileri 09.00 ile 16.00 arası gidiyoruz. Bazı kurs merkezlerinde hafta içi de var sanırım. Hocamız Emine Ekicioğlu, şu ana kadar dilbilgisi ve yazım dersleri aldık. 1 kere de yazılı sınav olduk :)
5 Comments
ayyyyyyy içim pır pır okudum yazını canım ya ne kadar güzel.
mezar taşları ne kadar özenli, kadınla için çiçek detayı, makam mevkiiye göre tasarımlar, hele o kırık çiçek..
Rabbım gani gani rahmet eylesin ecdadımızı..
Ben başımdaki dilleri savarsam belki düşünebilirim, ama osmanlıca herşeyden önce geçmişimiz bizim sahip çıkmak gerek
şükür ki Osmanlıcanın keyfine varabilen insanlardanım ön yargılı olmamak gerek keşke her dili öğrenebilsek ne kadar güzel olur güzel bir yazı olmuş,teşekkürler:)
Çok güzel bir yazı kwyifle okudum, yüreğinize sağlık….sevgilerimi bırakıp sizi takibe aldım…
Ne güzel yazmışsınız bende mezar taşlarının üstündeki sembolleri merak eder kendi kendime yakıştırmalar yapardım teşekkürler bu bilgiler için sevgiler.