Günlük tutmanın ruh haline etkisi sandığımızdan çok daha derinlere iniyor. İnsan zihni gün boyu binlerce düşünceyle dolar taşar. Bu düşüncelerin birçoğu biz fark etmeden gelip geçerken, bazıları zihnimize yapışıp kalır. Kafamızın içinde dönüp duran, bizi yoran veya heyecanlandıran şeyleri bir yere dökme ihtiyacı duyarız. Kağıt ve kalemin buluştuğu o an, sadece bir yazı yazma eylemi değil, aynı zamanda kendimizle baş başa kaldığımız kıymetli bir zaman dilimidir. Sabah uyandığınızda aklınıza gelen ilk şeyleri veya gece yatmadan önce günün ağırlığını kağıda dökmek, zihinsel bir temizlik yapmanıza olanak tanır.
Yazmak, insanın iç dünyasını dışarıya yansıtmasının en sade yollarından biridir. Birine anlatmaktan çekindiğiniz, yargılanmaktan korktuğunuz veya kendinize bile itiraf etmekte zorlandığınız hisler, kağıt üzerinde somutlaşır. Bu somutlaşma hali, olaylara dışarıdan bakabilme şansı verir. İnsan kendi yazdıklarını okuduğunda, o anki hislerinin ne kadar geçici veya ne kadar köklü olduğunu daha net görür. Bu yüzden yazma eylemi, sadece anı kaydetmek değil, kendini tanıma yolunda atılan sağlam bir adımdır.
Neden Yazmak İnsana İyi Gelir?
Zihnimiz karmaşık bir yapıdadır ve bazen ipin ucunu kaçırırız. Düşünceler birbirine girer, endişeler büyür ve olaylar olduğundan daha korkutucu görünmeye başlar. Yazmak, bu karmaşayı düzenlemenin en pratik yoludur. Kalemi elinize aldığınızda beyin yavaşlar. Konuşurken veya düşünürken hızla akıp giden kelimeler, yazarken bir sıraya girmek zorundadır. Bu mecburiyet, düşünceleri tane tane ele almanızı sağlar.
Bir derdiniz olduğunda bunu bir dosta anlatmak nasıl hafifletiyorsa, kağıda anlatmak da benzer bir etki yaratır. Üstelik kağıt sizi dinlerken sözünüzü kesmez, size akıl vermeye çalışmaz veya sizi eleştirmez. Sadece oradadır ve içinizi dökmenizi bekler. Bu sessiz kabul ediş, insanın duygusal yükünü hafifletmek için birebirdir. Yapılan araştırmalar, düzenli olarak yazı yazan insanların stres seviyelerinin düştüğünü ve bağışıklık sistemlerinin güçlendiğini ortaya koyuyor. Yani olay sadece psikolojik değil, bedensel bir iyileşmeyi de beraberinde getiriyor.
Kağıt ve kalemle yapılan terapinin gücü
Teknolojinin hayatımızın her alanına girdiği bir dönemdeyiz. Telefonlara not almak veya bilgisayarda yazmak pratik gelebilir. Ancak elinize gerçek bir kalem alıp kağıdın dokusunu hissederek yazmanın yeri apayrıdır. El ile yazmak, beynin daha farklı bölgelerini çalıştırır. Harfleri tek tek şekillendirmek, zihnin odaklanmasını kolaylaştırır. Bu odaklanma hali, bir nevi meditasyon gibidir. Dış dünyadan kopar, sadece o ana ve hislerinize odaklanırsınız.
Yazarken elinizin hızı düşünce hızınıza yetişemez. Bu durum aslında büyük bir avantajdır. Çünkü yavaşlamak zorunda kalırsınız. Yavaşladıkça, aklınızdan geçenleri süzgeçten geçirme fırsatı bulursunuz. Acele etmeden, kelimeleri seçerek ve hissederek yazmak, farkındalık düzeyini artırır. Olaylara verdiğiniz tepkileri, nerede öfkelendiğinizi veya nerede mutlu olduğunuzu daha net fark edersiniz. Bu da zamanla olaylar karşısında daha dengeli tepkiler vermenize yardımcı olur.
Duyguları İfade Etmenin En Güvenli Yolu
Günlük hayatın koşturmacasında duygularımızı bastırmak zorunda kalırız. İş yerinde, okulda veya sosyal ortamlarda her zaman içimizden geldiği gibi davranamayız. Öfkemizi yutarız, üzüntümüzü gizleriz veya sevincimizi erteleriz. Ancak bastırılan bu duygular yok olmaz. Vücudun bir yerinde, zihnin bir köşesinde birikir. Zamanla bu birikim, anlamsız bir huzursuzluk, tahammülsüzlük veya sebepsiz ağrılar olarak kendini gösterir.

Günlük tutmak, bu biriken enerjiyi boşaltmak için güvenli bir alan açar. Kimseye hesap vermeden, cümleleri toparlamaya çalışmadan, imla kurallarını düşünmeden sadece yazarsınız. İster küfür edin, ister ağlayın, ister sayfalarca şikayet edin. Kağıt hepsini kaldırır. Bu serbestlik, içinizdeki zehri akıtmanızı sağlar. İçinizdekileri döktükten sonra gelen o rahatlama hissi, ruhsal dinginlik için paha biçilemezdir. Artık o duyguları içinizde taşımak zorunda kalmazsınız, onları kağıda emanet etmişsinizdir.
Geçmişin yükünden kurtulmak mümkün mü?
Bazen geçmişte yaşadığımız bir olay, söylenen bir söz veya yapılan bir hata aklımızdan çıkmaz. Sürekli geriye dönüp “Keşke şöyle deseydim” veya “Neden böyle yaptım” diye kendimizi yeriz. Bu pişmanlıklar ve keşkeler, anı yaşamamıza engel olur. Günlük tutmak, bu geçmiş hesaplaşmalarını yapmak için uygun bir zemindir. Olayı tüm detaylarıyla yazmak, o an hissettiklerinizi tekrar yaşamak ve sonra o sayfayı kapatmak, zihnen de o konuyu kapatmanıza yardım eder.
Yazdıkça, aslında olayın sandığınız kadar büyük olmadığını veya kendinize haksızlık ettiğinizi fark edebilirsiniz. Bakış açınız değişir. Olayı kağıt üzerinde görmek, ona dışarıdan bir gözle bakmanızı sağlar. Bu da affetmeyi, kabullenmeyi ve önüne bakmayı kolaylaştırır. Geçmişin ağırlığından kurtuldukça, bugüne odaklanmak ve geleceği inşa etmek daha mümkün hale gelir.
Zor Zamanlarda Yazmanın Faydaları Nelerdir?
Hayat her zaman düz bir çizgide ilerlemez. İnişler, çıkışlar, kayıplar ve hayal kırıklıkları herkesin başına gelir. Böyle zor dönemlerde insanın tutunacak bir dala ihtiyacı vardır. Günlük, o zor günlerde en sadık dostunuz olur. Kimse sizi anlamıyormuş gibi hissettiğinizde, yalnızlık üzerinize çöktüğünde defteriniz sizi bekler. Acınızı, korkunuzu, çaresizliğinizi oraya dökebilirsiniz.
Travmatik olaylar sonrasında yazmanın iyileştirici etkisi bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Yaşanan kötü tecrübeleri yazıya dökmek, beynin bu olayları işlemesine ve anlamlandırmasına yardımcı olur. Olay zihinde bir kaos yumağı olarak kalmaz, kelimelere döküldükçe bir hikayeye dönüşür. Hikayeleşen acı, daha katlanılabilir hale gelir. Üstelik geriye dönüp baktığınızda, o zor günleri nasıl atlattığınızı görmek size güç verir. Kendinize olan inancınız artar. “Bunu da atlattım, daha neleri başarırım” dersiniz.
Şükür günlüğü tutmak mutluluğu artırır mı?
Günlük tutmak sadece dert yanmak veya acıları yazmak demek değildir. Hayatın güzel yanlarını görmek için de harika bir araçtır. İnsan beyni doğası gereği tehlikelere ve olumsuzluklara odaklanmaya meyillidir. İyi giden şeyleri çabucak kanıksarız ama ters giden tek bir şey günümüzü mahvedebilir. Bunu kırmanın yolu, dikkati güzelliklere vermektir.
Her günün sonunda o gün sizi gülümseten, mutlu eden veya minnettar hissettiren üç şeyi yazmak, bakış açınızı kökten değiştirir. Bu büyük bir olay olmak zorunda değil. İçtiğiniz güzel bir kahve, bir kedinin başını okşamak, güneşin doğuşu veya bir dostun sesi olabilir. Bu ufak detayları yazmak, beyninizi güzellikleri aramaya programlar. Gün içinde “Akşam günlüğüme ne yazabilirim?” diye etrafınıza daha dikkatli bakmaya başlarsınız. Bu farkındalık egzersizi, zamanla hayattan aldığınız tadı artırır. Mutluluk, büyük başarılarda değil, bu küçük anların toplamında saklıdır.
Uyku Düzenine Katkısı Var mı?
Geceleri yatağa girdiğinizde uykuya dalmakta zorlanıyor musunuz? Işıkları kapattığınız an zihninizde susmak bilmeyen bir ses mi konuşmaya başlıyor? “Yarın ne yapacağım?”, “Bugün şunu unuttum”, “O bana neden öyle baktı?” gibi sorular uykunuzu kaçırıyorsa, günlük tutmak sizin için bir kurtarıcı olabilir.
Uyumadan önce 10-15 dakika ayırıp zihninizdeki her şeyi kağıda dökmek, beyninize “Tamam, bunları not aldım, unutmayacağım, şimdi rahatlayabilirsin” mesajı verir. Ertesi gün yapacaklarınızı listelemek veya canınızı sıkan o konuyu yazıp defteri kapatmak, zihni boşaltır. Boşalan zihin, uykuya çok daha kolay geçer. Kaliteli bir uyku ise ruh sağlığı için olmazsa olmazdır. Dinlenmiş bir beden ve zihinle güne başlamak, stresle baş etme kapasitenizi artırır.
Yazma alışkanlığı nasıl kazanılır?
Birçoğumuz hevesle güzel bir defter alır, ilk birkaç sayfayı özenle yazar sonra bırakırız. Süreklilik sağlamak zor gelebilir. Ancak bunu bir görev gibi görmemek lazım. Her gün destanlar yazmak zorunda değilsiniz. Bazen tek bir cümle, bazen bir çizim, bazen sadece o günkü hava durumu bile yeterlidir. Mesele, defterle olan bağınızı koparmamaktır.
Kendinize uygun bir zaman belirlemek işinizi kolaylaştırır. Kimisi sabahın sessizliğinde kahvesini içerken yazmayı sever, kimisi gece herkes uyuduktan sonra. Sizin için en uygun an hangisiyse o anı değerlendirin. Yanınızda taşıyabileceğiniz küçük bir defter bulundurmak da işe yarar. Otobüste, vapurda, bir kafede beklerken aklınıza gelenleri not alabilirsiniz.
Mükemmel cümleler kurmaya çalışmayın. Yazınızın okunaksız olması, kağıdın kirlenmesi, cümlelerin devrik olması hiç dert değil. O defter sadece sizin için. Kimse okumayacak, kimse not vermeyecek. Bu özgürlüğün tadını çıkarın. Kendinizi serbest bıraktıkça, kelimelerin içinizden nasıl taştığına şaşıracaksınız.

