Haftasonu eşimin ısrarlarıyla Ağva’ya gitmeye karar verdik. Açıkçası havanın çok sıcak olması ve yolun da uzun olmasından dolayı o ısrar etmese gidilecek gibi değildi.
Ancak yolda bütün düşüncelerim değişti. Köprüyü geçip Şile yoluna saptığımızda yeşillikler içindeki güzel bir yoldan ilerlemeye başladık. Eşimin google map’ten çıktısını aldığı haritaya göre Şile’den sonra Ağva’ya sahilden gitmek gerekiyordu. Ama biz sahil yolundan değil iç yoldan gitmeye başlamıştık. Dönüşte anladık ki sahil yolu değil diğer yol kullanılmalı. Çünkü sahil yolu denilen yerde sahili çok az görüyorsunuz ve yol çok dar. Ayrıca yolun bazı bölümlerinde yol çalışması vardı. O yüzden Ağva’ya giderken sahil yolunu değil diğer ormanlık yolu tercih etmekte fayda var.
Ağva’ya vardığımızda küçük şirin bir kasaba bizi karşıladı. Yolda karnımız epeyce acıktığından hemen yemek yiyecek bir yer aradık. Açık havada yemektense klimalı bir yere girelim dedik. Lahmacun yemekte karar kıldık. Yemeğimizi yedikten sonra sahile doğru şöyle bir uzandık. Ana-baba günü tabiri sanki o gün o sahil için söylenmişti. O kadar kalabalıktı yani.
Sahilde biraz oyalandıktan sonra Ağva’nın içini dolaşmaya karar verdik. Daha önce oraya gitmiş olan eşimin kuzeni de bizimleydi. Güzel bir nehir üzerinde deniz bisikletleri nin kiralandığını söyledi. Biz de çok oyalanmadan o güzel nehri bulmaya koyulduk. Nehir üzerinde deniz bisikleti kiralamak için Ağva’dan çıkar gibi yapıyorsunuz o yol üzerinde bir çok kiralık bisikletçi var.
Biz de yol üzerinde gördüğümüz kiralık deniz bisikleti tabelalarının olduğu yöne park ettik.
Bir yanı nehre bakan şirin bir evin bahçesine girdik. Bahçeden nehre bakıyordu. Orayı bir çiftin işlettiğini öğrendik. Evleri sandığımız yerin de aslında bir pansiyon olduğunu da. Yaz kış burada mı kalıyorsunuz dite sordum. Kışın İstanbul’daki evlerine geçtiklerini ama genelde orada kaldıklarını öğrendim.
Biz 4 kişi olaraktan saati 20 tl’den 1 tane deniz bisikleti kiraladık. O anda keyif başladı. Eşim ve kuzeni geçti pedal başına ben ve kardeşim arka koltukta nehir manzarasını seyrede seyrede gitmeye başladık. O keyifliydi ki anlatamam. Bir ara eşim pedalı kardeşime bırakıp yanıma oturdu ayaklarını suya soktu. Ben biraz tırstım açıkçası. Sadece nehri seyretmek ve nehrin etrafındaki güzel evleri fotoğraflamak bile çok güzeldi. Bir ara ben de pedal başına geçtim, ama normal bisikletten farklıydı elbette, boşa kürek çeker gibiydi, ne kadar hızlı çevirsen de o kadar hızlı gitmediğini görüyorsun. En güzeli arkada oturup behrin etrafındaki evleri seyretmek. Çok güzeller. Orada oturup bahçede domates yetiştiresi geliyor insanın. Nehir bir yanda, yeşillikler bir yanda. Burasının İstanbul’un yanıbaşında bir yer olduğunu düşünmek oldukça zor.
İstanbul’un sıcağından, keşmekesşinden, kalabalığından bunalanlar yanıbaşındaki Ağva’yı mutlaka ziyaret etsinler. Hatta haftasonu kalıp bu keyfi uzun tutsunlar..
6 Comments
çok gzl biyer hic duymamaıştım inşallah bi gun bizde gıderız
Ağva’yı bu kadar güzel tanıttığınız için teşekkür ederiz.
Ağva otelciler derneği
Ağva benim hayalim birgün mutlaka gitmek istiyorum..
O kadar güzel anlatmışsınız ki şimdi kalkıp gitmek istedim doğrusu. Ağva’ya giderken o ağaçlarla çevrili yol gerçekten muhteşem. Oraya girdiğiniz anda insanın içini bir huzur kaplıyor sanki. Tabi nehrin kıyısında yemek yemeninde tadına varılmaz. Umarım yakın zamanda bende tekrar gidebilme fırsatını bulurum :)
Ağva’nın tanıtımı için güzel bir çalışma olmuş. İnsanda Ağva’ya gitme hissi uyandırıyor :))
Ağva otelleri diye link yazmışsınız, siz Ağva’da değil misiniz zaten? :))