Film Haftasonu / movie weekend

Son günlerde oldukça yoğunum. Kafamda yapmak istediğim işler, bitmesi gereken işler ve acil işler olarak üç ana bölüm oluştu. Benim yapmak istediğim işler haliyle bana keyifli gelen, keyif veren işler. Diğerleri ise stressli işler. Bütün bunların yanında eğlenceli şeylere vakit ayırmayı seviyorum. Sürekli gitmek zorunda olduğum bir ofisim yok, evimde çalışıyorum.O yüzden haftasonu kavramım yok. Çünkü haftasonu da çalışıyorum, gece de gündüz de. Bilgisayarın olduğu her ortam benim çalışma alanım olabiliyor. Tabi konsantre olabilirsem. Kendi bilgisayarım dışındaki bilgisayarlarda çok nadir konsantre olabilirim.

Nereden nereye geldim..

Haftasonundan bahsediyordum. Haftasonu benim için tatil demektir. Çok acil işim yoksa haftasonu çalışmayı sevmem. O gün bilgisayar benim için eğlence kaynağı olmalı. Ya haftasonu planımı yapmak için ya da yapılacak eğlenceli şeyleri bulmak için kullanırım haftasonu bilgisayarımı. Haftasonları fare tasarım programlarında değil web sitelerinde gezinir. Eşim de haftasonları çalışmaz çok şükür. Haftasonumuz ikimiz için de özeldir. Bazen ben hafta başından plan yapmaya başlarım, şuraya gidelim buraya gidelim diye. Taciz ederim bütün hafta ki, haftasonumuz planlı geçsin. Kışın da haftasonu yapmayı en sevdiğimiz etkinlik evde oturup arka arkaya film izlemektir. Bazen yeni keşfettiğimiz yabancı dizileri izleriz. Bir aralar Scrubs’a takılmıştık mesela, bitirmeden rahat edemedik. Şimdi yeni sezonu çıktı bir iki bölümle idare ediyoruz. Lost’tan hiç bahsetmiyorum, o bir haftasonu dizisi değil, çıktığı günün ertesi günü izleniyor. Hani biraz bekleyelim iki bölüm izleyelim desek de olmuyor. Çıktığı gün izlenecek.
Geçen haftasonlarında izlediğimiz filmleri yazmak istiyorum. Tekrar izlenebilecek güzel vakit geçirmemizi sağlayan filmlerdi. Ne izlesem diye düşünenlere fikir olabilir.

Güzel bir baba kız filmi. Çocuk oyuncuyu Nim’s Island filminden de tanıyoruz. Filmin konusu babasının kızına annesi ile tanışmasını bir masal şeklinde anlatması ve bu masalda annesinin hangi karakter olduğunu söylememesi üzerine geçiyor. Çok keyifli bir film.

Bu film tam bir gençlik filmi. Dört deli kız arkadaş ve başlarından geçen olaylar. Daha doğrusu onlar ve pantalonun başına gelen olaylar! Filmin ikincisi de çekilmiş ve ben önce ikincisini izledim. Beğenince birinciyi izlemek ihtiyacı hissettim. Ama siz 1’den başlayın daha güzel oluyor!

Devam filmi niteliğinde çekilen film ilkinin tadında. Yalnız neden ikincisini çekme gereği duydular bilemiyorum. İlkinde de bitebilirdi. Uzatılacak bir konusu yok. Bu filmde ayrıca Gossip Girl’de Serena van der Woodsen olarak tanıdığımız Blake Lively arkeolojik bir kazı için Türkiye’ye geliyor. Filmin bir bölümü Kapadokyada geçiyor. Filmi izlemeden önce duymadığıma şaşırdım. Ancak ilerleyen sahnelerde Türkiye’yi Hindistan ile karıştırdıklarını görünce üzüldüm. Hele bir otobüs sahnesi vardı ki, eski Türk filmlerinden kalmıştı sanki. Yazık dedim, iyi ki Türkiye’nin adının geçtiğini duymamışım..

Çok keyifli bir film : ) İzlerken bazen gülme krizi geçirebilirdim. Film, insan içine çıkmaz, psikolojik sorunlu Lars adlı karakterin kendine kız arkadaş! siparişi vermesi ile başlayan ve bütün kasabayı etkisi altına alan olaylar dizisini konu alıyor. Evin garajında yaşayan Lars, evde kalan abisi ve yengesinin yanına bir türlü gitmezken, internetten sipariş ettiği arkadaşı sayesinde insan içine çıkıyor. Daha fazla konudan bahsetmek istemiyorum, izleyip görmek lazım.

Beni etkileyen bir film. Changeling. Türkçeye “sahtekar” diye çevirmişler. Gerçekte manası çocuk değiştirme olarak geçiyor. Filmi izleden önce hiç bir fikrim yoktu. Konusunu bilmiyordum ne anlattığını da. Angelina vardı işte, bir de eski temalıydı. İzlenirdi.Film gerçek bir hikayeden alınmış ve bir annenin oğlunu kaybetmesini konu alıyor. Oğlunu kaybeden bir annenin başına gelenler ve Ne yazık ki çok acıklı bir hikaye ve gerçek hayattan alıntı olduğunu bilince çok da hüzünlü.

Bu liste uzar gider.. İzlenesi filmleri listelemeye devam edeceğim..