Dün akşam Kız Kardeşimin Hikayesi (My Sister’s Keeper) filminin ön gösterimine davetliydik. Açıkçası filme giderken hiç bir bilgiye sahip değildim. Genelde bir filme gitmeden önce fragmanını izler, konusunu öğrenirdim. Bu filme hakkında hiç bir şey bilmeden gittim. Afişinden anladığım kadarıyla çocuk filmi gibi bir izlenime dahi kapıldım. Ancak film başlamadan önce mendilinizi hazırladınız mı gibi şeyler duymaya başladım.
Jodi Picoult‘un aynı adlı romanından uyarlanan film çocuklarının küçük yaşta kansere yakalanması ile birlikte onun bu hastalığına çare arayan anne babanın çarenin yeni bir kardeşte olduğunu öğrenmeleri ile başlıyor.. Filmin başında kanserli ablasına çare olması için genetik yönden planlanmış bir çocuk olan Anna’nın anlatımıyla başlıyor ve filmdeki herkes kendi ağzından olaya bakışını anlatıyorlar.
Her ne kadar film kanserli kız kardeşin yaşadıklarını anlatsa da, diğer yandan onun hastalığına çare olması için doğan küçük kardeşin de yaşadıklarına dikkat çekiyor. Artık ben bunları yaşamak istemiyorum diyen sağlıklı kardeşin dava bile açtığını görünce hayrete düşüyor insan. Ama sonunda o davayı neden açtığını görüyoruz..
Cameron Diaz‘ın hoppa hallerine alışmış olduğumdan bu filmde bana çok farklı geldi. 3 çocuklu bir anneyi canlandıran Diaz’a bu rol bence çok yakışmış.
Daha önce hiç bir filmde ağlamamış olan ben, son ana kadar sıktım kendimi ama sondaki bir sahne vardı ki ipleri bıraktığım an oldu. Filmin ben de bu kadar etki yapmasının sebebi geçen sene kanserden kaybettiğim teyzemden dolayı oldu. Kanserli kızın yaşadığı tüm etkileri teyzemde de görmüştüm ve filmi izlerken aynı olayları tekrar yaşar gibi oldum. Allah kimseye o hastalığı vermesin diye dua ettim…
Film güzel, ama dayanılamayacak kadar da acıklı. İzlerken mendilinizi yanınıza almayı unutmayın..
Bizi bu güzel filme davet eden Duygu Kutlu’ya teşekkür ediyoruz..
Filmin web sitesi: www.mysisterskeepermovie.com
4 Comments
[…] film hakkında yazılan bir diğer yazı için tıklayınız. Filmin fragmanı ve web sitesi imbd puanı […]
Kanser hastalığının gerçek acısını anlatan bir filmdi.çok yakın zamanda ilik kanseri hastası olan bir yakınımı kaybettim.gidişine alışamadım.
filmde ailenin çektiği acılar ve ölebilecek olmasını kabul etmemeleri…
herşeyden gerçeği ve acısı..hasta olan kardeşin yaşadığı acılar..
sürekli ağrılar ve sürekli mide bulantıları..
en ufak bir rahatsızlığımızda bizler ne hale geliyoruz.o an yaşamamak bile istiyoruz..gecirdiğimiz ufak agrıların,acıların ve mide bulantılarının sürekli oldugunu düşünün..korkunç..yaşamak değil ki..
filmde de kanser hastası artık gitmesi gerektiğini biliyor ve gitmek istiyor.çünkü artık yeter..o acı çekmek istemiyor..
ne kadar anlayabiliriz ki hissettiklerini..umarım hiç bir zaman hiç kimse anlamaz..
bu hastalık sadece şanssızlık..çaresinin bulunması umudum..hiç kimsenin başına gelmemesi en güzeli..
Selam Şahika,
haftasonu Devletşah’ın çekiminde tanışmıştık, biraz önce aklıma geldin ve siteni inceledim çok hoşuma gitti. bu filmi izlemedim ama kitabı beni çok etkilemiştir, hatta blogumda da yazmıştım hakkında. seni takip listeme aldım, görüşmek dileğiyle. sevgiler
merhaba Yasemin,
teşekkürler ziyaretin için. Sen de benim takip listemdesin. Keşke o gün daha çok vaktimiz olsaydı da daha çok konuşabilseydik.
Başka sefere artık :)
Sevgiler..