“Evladınızı ne kadar koruyabilirsiniz?”
Geçen akşam izlediğimiz filmi sıcağı sıcağına yazmak istedim. Hem de size haftasonu filmi önerisi olsun :)
Daha önce de “Room” filmi ile bir kaçırılma hikayesi izlemiştik. 2014 yapımı The Prisoners filmi ise işin başka boyutunu görmemi sağladı. Çocukları kaçıran insanlar..
Room’un gerçek hikayeden alındığını biliyorum ama bu film için emin değilim. Gerçek hikaye kokusu geliyor burnuma. Bu Amerika’lılar delirmiş olmalı..
Film Hakkında
İki aile mutlu bir şükran günü geçirmek için evlerinde toplanır. Hep birlikte yemek yiyip eğlenirken küçük kızlardan biri diğerinin evine gidip düdüğünü aramayı teklif eder. Ailelerinden izin alırlar ancak abi ve ablası ile evden çıkabilirler. İzni alan kızlar evden çıkar, gider.
Akşam olunca kızlardan ses çıkmaz ve iki ailede endişelenir. Abla ve abiye sorduklarında onları saatlerdir görmediklerini öğrenirler. Yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Kızlar ortada yoktur.
Hemen polise haber verirler. Ama ertesi güne kadar hiç bir sonuç çıkmaz. Ellerindeki tek ipucu evin önündeki karavandır.
Karavanı bulduklarında içinden gözlüklü, 20 yaşında olmasına rağmen 10 yaşındaki insan zekasına sahip bir oğlan çıkar. Kızları görmediğini söylese de, kızlardan birinin babası buna inanmaz. Polis gözetiminde tutulması gerekmektedir. Ancak kızlara dair hiç bir delil bulunamadığı için salıverirler.
Olayın üzerinden 5 gün geçmesine rağmen kızlar bulunamaz. Ortaya yeni bir şüpheli çıkar, ipucu “labirenti çözersen buradan kurtulabilirsin” dir. Polis tarafından tutulan yeni şüpheli ne yazık ki gözetim altındayken polisin silahı ile kendini vurur.
Kızlardan Anna’nın babası gözlüklü çocuğun “yengem” dediği kadın üzerinde durmaya başlar.
Acaba kızları kim kaçırmıştır? Yoksa kendileri mi kaçmıştır..
Film hakkındaki düşüncelerim:
Filmi izledikten sonra şu soruyu sordum kendime. Bir insan çocuğunu ne kadar koruyup kollayabilir? Küçükken en korktuğum şey kaçırılmaktı. Annemizin tembihleri ve biraz da özgür ruhlu bir çocuk olmamla alakalı olabilir. Hani şu “sakın birisi bir şey verirse alma” diye tembihlenir ya hep. Ben bisikleti ile mahalleden dışarı çıkan çocuklardandım. Çok şükür ki hiç bir şey olmadı, kaçırılmadan büyüdüm. Bunda müslüman bir toplumda yaşamamızın da öneminin büyük olduğunu düşünüyorum. Ahlaklı ve inançlı bir insan değil çocuk kaçırmak, çocuklara zarar gelsin istemez.
Ama yine de, annelere önerim çocuklarınızı sokağa saldığınızda gözünüzden ayırmayın. Bazen bakıyorum 6-7 yaşındaki çocuklar sokakta yalnız başına oynuyor. Gözünüzün önündeyse sıkıntı yok. Ama ben şu an bir çocuğum olsa onu asla yalnız sokağa salmam sanırım. Biraz paranoyak bir anne olurum gibi duruyor, ama malesef durum böyle.
Filmi izlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız..
Beni sosyal medyada takip edebilirsiniz:
6 Comments
okurken heyecanlandım resmen en son böyle bir kitap okuuştum 9 gün diye aman Allahım,haklısın çocuklarımızı ne kadar koruyabiliyoruz,sokakta yalnız çocuk gördüğümde endişeleniyorum ve o annelerin rahatlıklarına inanamıyorum, ben yapamıyorum her daim görebilmeliyim.
aylincim en güzelini yapıyorsun tatlım, çocuklarımızı korumalıyız. Hele büyük şehirlerde oturuyorsak daha dikkatli olmalıyız. Rabbim onları korusun, güzel günler göstersin..
Gerçekci filmlero çok severim,hele de polisiye ve gerilim dolu olanlari..iki filmi de not alıyorum ilk fırsatta izlemeliyim :)
Irem hanımcım, polisiye ve gerilim seviyorsanız izleyin mutlaka pişman olmayacaksınız ;)
Bu film ne zamandır benim de izlenecekler listemdeydi. Hafta sonu izledik ve gerçekten güzel, gerilim dolu bir filmdi. Aynı zamanda çaresizlik duygusunu da gayet iyi yansıtmışlar. Hugh Jackman beğendiğim bir aktördür genelde beğenmediğim bir filmine rastlamadım zaten. Sevgiler … <3
ceydaninguncesi, tabii ki de filmde Hugh Jackman faktörü unutulmamalı :) Beğenmene sevindim Ceydacığım, yeni film önerilerim olacak yakında ;)